Endüstri
A KAN GRUBUNA SAHİP OLAN KİŞİLERİN COVID-19 RİSKİ FAZLA MI?
02 Nisan 2021, Cu
Yeni bir çalışma; SARS-CoV-2 koronavirüsünün A kan grubuna sahip kişilerde B ve 0 kan gruplarına kıyasla, hava yoluna çok daha kolay tutunabildiğini öne sürüyor. Bulgular, pandemi boyunca çalışmalarda A kan grubuna sahip kişilerin, diğer kan gruplarına göre COVID-19 kapma ve ciddi semptom geliştirmeye olan yatkınlığının olası bir açıklamasına dair ipucu veriyor.
Laboratuar deneyleri, koronavirüsün “reseptör bağlanma bölgesi” (receptor binding domain, RBD) adlanan, enfeksiyonu hızla başlatmak için hücrelere direkt bağlanıp, ayrıca A kan grubu ile ilişkili özgün moleküllere tutunan bir parçasını ortaya koydular. Blood Advances dergisinde yayımlanan çalışmaya göre antijen olarak da bilinen bu moleküller akciğerler de dahil, solunum yolunu oluşturan hücrelerde görülüyorlar.
Çalışma yazarların LiveScience’a dediğine göre teoride bu yapılara bağlanma, koronavirüsün içeri girmesine ve havayolu hücrelerini enfekte etmesine kolaylık sağlayabiliyorsa da henüz bundan emin değiller.
Araştırma yazarı, Massachusetts’teki Brigham ve Kadın Hastanesi ve Georgia’daki Emory Üniversitesi’nde görevli transfüzyon hekimi ve bilim adamı Dr. Sean Stowel “Bu gerçekten virüsün hücre içine girme yeteneğini mi artırıyor? Yoksa sadece onun hücrelere bağlanma yeteneğini mi artırıyor? Bu net değil. Şu an bunun üzerinde çalışıyoruz, fakat hala belirsiz” dedi.
Başka bir deyişle, veriler koronavirüs ve A kan grubu arasında ilk somut bağlantıyı sağlıyor, fakat bu ayrımın güncel enfeksiyon riskini etkilediğini doğrulamak için daha fazla araştırma gerekiyor.
Kan grubu neden önemli?
Live Science’ın daha önce de bildirdiği gibi, pandeminin ilk günlerinden beri koronavirüs hastaları ile yapılan birçok çalışma, hangi kan grubunun daha sık enfekte olmaya meyilli olduğunu ortaya koydu.
Bu araştırmaya dahil olmayan, Odense Üniversite Hastanesi ve Güney Danimarka Üniversitesi klinik immünoloğu Dr. Torben Barington, özellikle, 0 kan grubuna sahip kişilerin diğer kan grupları ile kıyaslandığında COVID-19 kapma riskinin düşük olduğunu göstererek, “Birçok araştırma kan grupları ve SARS-CoV-2 enfeksiyonlarına meyillilik arasında bir ilişki buldu.” dedi. Ayrıca, bazı araştırmalara göre, A kan grubuna sahip kişilere virüs bulaştığında, şiddetli semptomlar ve solunum yetmezliği gelişmesi de daha muhtemel.
Barington LiveScience’a e-postasında “Bu bağlantı ile ilgili birçok hipotez öne sürüldü, fakat bizim hala asıl mekanizmanın ne olduğunu öğrenmemiz gerek.” dedi. Bu yeni çalışma A kan grubunun, 0 kan grubuna kıyasla SARS-CoV-2 ile daha kolay enfekte olmasının olası bir açıklamasına dair ipucu veriyor; buna rağmen B kan grubunun 0 kan grubuna kıyasla daha sık enfekte olmasını açıklamıyor, diye vurguladı.
Stowel, o ve meslektaşlarının kan grubu ve COVID-19 arasındaki bağlantıyı merak etmiş olduklarını, ama aslında hastalığa tanı testi geliştirirken yeni çalışmaları için ilham aldıklarını söyledi.
Stowel, testi oluştururken, “Virüsün farklı parçalarına bakmaya başladık ve reseptör bağlanma bölgesini fark ettik... galektin adlanan eski bir protein grubuna çok benziyordu” dedi.
“Galektinler tüm çok hücreli hayvanlarda bulunabilir ve karbohidratlara veya glikanlar olarak da bilinen şeker yapılara bağlanırlar; insanda galektinler, tüm vücutta bulunabilir ve kas gelişiminden metabolizmaya, immün hücre davranışına kadar birçok işlemde yer alırlar” diye ekledi.
Geçmişte, galaktinlerin kan grubuna göre özgünlük gösteren ve hücre yüzeyinde bulunan protein ve moleküllere – kan grubu antijenlerine bağlanmayı çok sevdikleri gözlemlenmişti. Amerikan Kızıl Haçı’na göre, iki temel kan grubu antijeni vardır: A ve B; bu antijenlerin varlığı veya yokluğu kişinin kan grubunu belirler – A, B, ikisinin de olduğu AB, hiçbirinin olmadığı 0 kan grubu. Antijenler vücutta sadece kan hücrelerinde değil, akciğer zarı dahil olmak üzere diğer dokularda da bulunurlar.
Koronavirüs RBD ve galaktinler arasındaki moleküler benzerliğe esasen, Stowel “Belki de virüs direkt kan grubu antijenlerine bağlanıyor, diye düşündük.” dedi. Eğer durum buysa, kan grubu antijnelerinin bir şekilde enfeksiyon oluşumu olasılığını etkileyebileceğini de ekledi. Mesela, Current Opinion in Structual Biology dergisinin 2016 senesinde bildirdiğine göre, bazı virüsler, hücre yüzeyindeki glikanlara tutunarak çoğalmaya başlıyorlar; sonra bu virüsler, hücre girişi yakınlarında glikanları bırakıyorlar, bu şekilde enfeksiyon tetiklenmiş oluyor.
Yazarlar, benzer bir durumun kan grubu antijenleri ve SARS-CoV-2 arasında da mümkün olabileceğini düşündüler. Bu hipotezi ele alarak, ekip laboratuvar deneylerine başladı.
Laboratuvarda
Ekip RBD’lerin A, B ve 0 kan gruplarından izole edilmiş kırmızı kan hücreleri ile etkileşimini analiz etti; ayrıca, her üç kan grubunun hem solunum hücrelerinde hem de kırmızı kan hücrelerinde bulunan antijenlerine esaslanan yapay kan grubu antijenleri ile de deneyler yaptılar. Bu, ekibi kan ve solunum yolu hücrelerindeki kan grubu antijenlerinin RBD’lere bağlanmasını kıyaslamaya götürdü.
Stowel “kırmızı kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan kan grubu antijenlerinin, akciğerimizdekilerden biraz farklı olduğunu” vurguladı. Özellikle, farklı moleküler yapılarından dolayı, antijenlerin solunum hücrelerine, kan hücrelerine bağlandıklarından biraz farklı bağlandıklarını ekledi.
Stowel’in dediğine göre, ilginç olan şey şu ki, bu ince detay koronavirüs RBD’leri için önemli gibi görünüyor. Deneylere esasen, RBD’ler hiçbir kan grubu antijenine hızlı ve kolaylıkla bağlanmıyor ve kan grupları arasında hiçbir öncelikleri yok. Buna karşın RBD, solunum hücrelerindeki A antijenlerine “yüksek öncelik veriyor”.
Stowel “Bir öncelik söz konusu olduğu açıktı. Bunu beklemiyorduk” dedi. “Bu, virüsün A kan grubunu enfekte etmeye meyilli olduğu anlamına mı geliyor diye soracak olursanız, bilmiyoruz derim.”
Araştırmaya dahil olmayan, Barselona’daki Josep Carreras Lösemi Araştırma Enstitüsü immünohematoloğu Fumiichiro Yamamoto’nun dediğine göre, bu verilerin laboratuvar deneylerine esaslandığını göz önünde bulundurursak, sonuç insan bedeninde gerçekten yaşananları mükemmel olarak yansıtmayabilir.
Yamamoto Live Science’a e-postasında, özellikle laboratuvar deneylerinde duruma göre hücre yüzeyindeki antijen yoğunluğu farklılık gösterebileceğinden “Bu bağlantı, hücre yüzeyindeki gerçek durumu yansıtabileceği gibi, aksi de söz konusu olabilir” dedi. Ayrıca, vücutta diğer maddeler aynı kan grubu antijenlerine bağlanmak için yarıştıklarından, nihayetinde ne kadar koronavirüs partikülünün tutunabileceğinin de net olmadığını ekledi.
Dahası, solunum yolu yüzeyindeki A antijenlerinin, tükürük gibi vücudun başka yerlerinden de salgılanabileceğini belirtti. Bu, virüsün bu serbest yüzen antijenlere bağlanabileceği ve böylece, solunum hücrelerine ulaşacak viral partikül sayısının azalacağı anlamına geliyor, diye ekledi.
Barington, özgün antijenlere ek olarak, farklı kan gruplarının spesifik antikorları - yabancı cisimleri ayırmada immüniteye yardım eden molekülleri, taşıdığını belirtti. Söylediğine göre, bu antikorlar “özellikle 0 kan grubuna sahip bireylerde yaygın bulunuyor ve mukozal yüzeylerde virüsü nötralize etmeye çalışıyorlar”. Hem kan grubu antijenlerinin, hem de antikorlarının COVID-19 enfeksiyonuna yatkınlığı etkileyebieceğini, ve onların bireysel katkılarının çözülmesinin de gerekebileceğini vurguladı.
Stowel, yeni çalışmanın “önemli bir ilk adım olduğunu” söyledi. “Şu an yapılacak en önemli şey, güncel virüsün hücreleri enfekte edebilme yeteneğinin kan grubu antijenleri tarafından etkilenip etkilenmediğini belirlemek.”
Orijinali Live Science’ta yayımlanmıştır.
Çeviri: Nərgiz İsgəndərli
Ayrıntılı bilgiye https://www.livescience.com/blood-type-coronavirus-respiratory-antigens.html adresinden ulaşılabilir.