Makale
KANSER AŞISINDA BÜYÜK ATILIM
31 Ocak 2019, Pe
Kanser aşısı fikri, araştırmacıların 50 yıldır üzerinde çalıştığı bir konu olmasına rağmen yakın zamana kadar böyle bir aşının nasıl işe yarayacağı ispat edilememişti.Son aylarda Montreal Üniversitesi İmmünoloji ve Kanser Araştırma Enstitüsü’nde (IRIC) bir grup araştırmacı; bu aşının nasıl işleyeceğini açıkladı. Üstelik bu fikri gerçekleştirip son derece etkili, invazif olmayan ve düşük maliyetli bir kanserle mücadele aracı yapmayı hedefliyorlar.
Ekibin çalışması geçtiğimiz günlerde ScienceTranlationalMedicine Dergisi’nde yayımlandı.Bu keşif, kanser aşısı arayışında büyük bir atılımı temsil ediyor; dünyada bulunan sayısız araştırma ekibinin dâhil olduğu oldukça rekabetçi bir arayış. IRIC’de yapılan araştırmaları diğer ekiplerin çalışmalarından ayıran en önemli faktör ise sıra dışı bir yerde çözüm aramalarıdır: Kodlanamayan DNA dizilerinde…
2000 ve 2005 yılları arasında gerçekleştirilen birkaç çalışma ile bağışıklık sistemi savunma hücrelerinin (T lenfositler), kanser hücrelerini tanıma, nüfuz etme ve saldırabilme gibi yeteneklere sahip olduğu kanıtlanmıştır.Lenfositler tümörü ne kadar uzun süre infiltre ederse hastanın hayatta kalma süresi o oranda uzar. Araştırmacılardan Perreault’un açıklamasına göre; “12 yıl önce geliştirilmiş olan ve tümörleri T lenfositler tarafından büyük saldırı altında olan hastaların bağışıklık sistemini harekete geçiren bu ilaç kanser vakalarının %25’i ile mücadele ediyor.”
Perreault; “DNA'nın ilgilendiğimiz kısmı insan genomunun sadece %2’sini oluşturuyor. Kodlanmayan olarak bilinen DNA dizileri, gen ekspresyonunu etkileyen DNA'nın metilasyonuylasusturulmuş olabilir. Kodlama yapmayan DNA’ların, hücrelerin DNA'sının %98'ini oluşturduğu tahmin edilmektedir ki, işte tamda bu noktaya çalışmalarımızı odakladık” açıklamasında bulundu.
IRIC ekibi, çeşitli kanser hücreleri enjekte edilmiş fareleri kullanarak, bir kısmı hem kanser hücrelerine özgü hem de farklı kanser türlerinde yaygın olan DNA'nın kodlamayan bölümünden türetilen sayısız antijeni tanımlayabildi. Bu çalışma ile önceden tanımlanmış antijenleri içeren, lösemi hücrelerinden köken almış bir aşı geliştirilip farelere uyguladı. Sonuçlar ise oldukça cesaret vericiydi.Perreault; “Test ettiğimiz her antijen, löseminin büyük bir yüzdelik kısmını elimine etti.Bazı antijenler, farelere yeni lösemi hücreleri enjekte edilmesine rağmen fareyi korumaya devam etti. Bu uzun ömürlü bir etki sağladı” dedi.
Aynı antijenler daha sonra insanların lösemi hücrelerinde de tanımlandı.Perreault, ekibinin bulgularını son derece umut verici olduğunu belirtip akciğer ve lösemi kanserinin tedavisinde etkin rol oynayabilecek bir aşı geliştirilme olasılığını büyük oranda arttırdığını belirtti.
IRIC ekibi lösemi ve akciğer kanserlerine odaklandı. Çünkü bu iki spesifik kanser türü kaynağındaki mutasyonların sayısı açısından spektrumun zıt uçlarında yer alıyorlar. Aşının, az sayıda mutasyonun neden olduğu lösemiyi tedavi etmede etkili olduğunu kanıtladığı gerçeği, bu tedavinin diğer kanser türleriyle de mücadele etmedeki etkinliği konusunda ümit vaat ediyor.
Perrault; her kanser türü için sıfırdan aşı üretilmesine gerek kalmayacağını da ekledi. İnsanlar üzerinde geliştirilen aşıların farelere nazaran daha az ve daha zor etki gösterdiği gerçeği yadsınamaz bir olgu olan farelerin genetik çeşitliliğinin insanlarınkine nazaran daha küçük bir alan kapladığı gerçeği ile bağdaştırıyor. Bununla birlikte, insanlar üzerinde gerçekleştirilen klinik çalışmaların önümüzdeki iki ila üç yıl içinde başlayacağına inanıyor.
IRIC ekibi tarafından tanımlanmış antijenleri hedef alan terapötik kanser aşılarının geliştirilmesi, hayat kurtarma maliyetini azaltmada etkin rol alırken aynı zamanda korkunç bir hastalığın tedavisini büyük ölçüde kolaya indirgeyecek, özellikle kemoterapinin birçok yan etkisini sınırlandıracak.
MUSTAFA ŞENTÜRK
Ayrıntılı bilgiye www.labmanager.com adresinden ulaşılabilir.