Makale
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ ENDÜSTRİSİNDE GELECEK
31 Ocak 2020, Cu
Türkiye ilaç endüstrisi; köklü geçmişi, uzun yıllara dayanan üretim deneyimi, nitelikli insan gücü, yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanan yapısıyla ülkemizin en dinamik, en stratejik sektörlerinden birisi. Bugün, yaklaşık 500 kuruluş, uluslararası standartlarda üretim yapan 81 ilaç, 11 hammadde üretim tesisi ve yaklaşık 38.000 çalışanımızla ülkemizin artan ve yaşlanan nüfusuna 12 binden fazla ürün sunuyoruz.
TURGUT TOKGÖZ
İEİS GENEL SEKRETERİ
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ ENDÜSTRİSİNDE GELECEK
Türkiye ilaç endüstrisi; köklü geçmişi, uzun yıllara dayanan üretim deneyimi, nitelikli insan gücü, yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanan yapısıyla ülkemizin en dinamik, en stratejik sektörlerinden birisi. Bugün, yaklaşık 500 kuruluş, uluslararası standartlarda üretim yapan 81 ilaç, 11 hammadde üretim tesisi ve yaklaşık 38.000 çalışanımızla ülkemizin artan ve yaşlanan nüfusuna 12 binden fazla ürün sunuyoruz.
Bilim ve teknolojideki çığır açan gelişmelerle dünya ilaç endüstrisinde biyoteknoloji çağı yaşanıyor. Dünyada biyoteknolojik ilaçların kullanım oranı yüzde 20’leri geçmiş durumda ve bu oran hızla artmaya devam ediyor. Ülkemizi bunun gerisinde bırakmamız düşünülemez. Dolayısıyla İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) olarak, biyoteknoloji alanını stratejik önceliğimiz olarak belirlemiş durumdayız.
Hedefimiz; endüstrimizin Ar-Ge yetkinliğini artırmış, özellikle biyoteknoloji alanında olmak üzere daha yüksek katma değerli ürünler üreten, küresel bir ilaç üreticisi ve ihracatçısı konumuna gelmesi. Bu doğrultuda faaliyetlerimize hız kesmeden devam ediyoruz. Firmalarımız da ülkemizi bu alanda geliştirmek için var güçleriyle çaba gösteriyorlar. Bu alana uzun vadeli bakış açısıyla, yüksek maliyetli yatırımlar yaptılar. Biyoteknoloji alanında Ar-Ge ve üretim kapasitesi oluşmuş durumda.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından akredite edilmiş Ar-Ge merkezi sayımız 34’e ulaştı. 2014-2017 yılları arasında biyoteknolojik ilaç yatırım teşviki alan 10 firmanın teşvik tutarı 1 milyar dolar oldu.
İEİS olarak biyoteknoloji alanında endüstrimizin yetkinliğini ve rekabet gücünü artırmak, ülkemizde bu alanın gelişimine daha etkin katkı sağlamak amacıyla 2016 yılının sonunda Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformunu kurduk. Bu platform, biyoteknoloji alanında ülkemizde geliştirme ya da üretim faaliyeti olan veya bu faaliyetleri planlayan 23 kuruluştan oluşuyor. Bu alandaki sorumluluğumuzun bilinciyle kurulduğumuz günden beri yoğun şekilde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Türkiye’de biyoteknolojik ilaçlar Kasım 2019 itibarıyla son 12 ayda 6,8 milyar TL ile reçeteli ilaç pazarının yaklaşık yüzde 17,3’ünü oluşturuyor. Türkiye ilaç pazarında tüm formlarıyla birlikte 259 adet referans biyoteknolojik, 84 adet biyobenzer ilaç bulunuyor. Hali hazırda Türkiye’de bulunan ruhsatlı biyobenzer 7 markanın tüm formlarından oluşan 29 adet ilacın üretimi ülkemizde yapılıyor. Bu 7 adet ilaçtan ikisi hücre geliştirmeden, üçü ise biyolojik etkin madde ediniminden itibaren ülkemizde üretiliyor. İki tanesinin ise dolumu burada yapılıyor. 2024 yılına kadar 2 adet referans biyoteknolojik, 39 adet biyobenzer, 1 adet biyoüstün ilacın ülkemizde üretiminin gerçekleştirilmesi için hazırlıklar yürütülüyor.
İlaç endüstrisi olarak, ithalata dayalı bir biyoteknolojik ilaç tedarik modelinin sürdürülebilir olmadığının bilinciyle hareket ediyoruz. İthalatına bağımlı olduğumuz bu ürünlerin ülkemizde geliştirilmesi ve üretilmesi sadece hastaların bu ilaçlara erişimini kolaylaştırmayacak aynı zamanda dış ticaret açığını azaltarak ülke ekonomisine kayda değer bir katkı sağlayacak.
Kamu otoritelerimiz bugüne kadar, bu alanda önemli adımlar attı. Geçtiğimiz yıllarda Ar-Ge mevzuatında yapılan iyileştirmeler önemliydi. Biyoteknoloji alanına ilişkin teşvikler konusunda da çok yararlı hamleler yapıldı. Ancak bu alanda başarılı olmamız için atılması gereken öncelikli adım biyobenzer ürünleri destekleyecek bir mevzuat ikliminin yaratılmasıdır. Bu alanda mevzuat oluşturulurken sadece AB mevzuatını dikkate alarak düzenleme yapmak yerine kendimize özgü bilimsel temele dayanan bir mevzuat oluşturmamız gerekiyor. Ülkemizin rekabet ettiği ülkelerde biyoteknoloji alanındaki hızlı gelişim bu şekilde sağlandı.
Bu ürünlerin ruhsatlandırma süreçleri mutlaka kolaylaştırılmalı ve ürünler öncelikli olarak geri ödeme sistemine kabul edilmeli. Bunun yanında, bu alandaki güçlü rakiplerimizle rekabet edebilmek için kamu otoritelerimizin yatırımlarımıza daha etkin destek sağlamasına ihtiyaç duyuyoruz. Öncelikli talebimiz ürün odaklı teşvik sistemi kurgulanmasıdır. Bugüne kadar verilen fiziki yatırım teşvikleriyle firmalarımız ciddi yatırımlar yaptı. Bundan sonra doğru kurgulanmış bir ürün teşvik sistemiyle ilerlenmesi önem taşıyor. TÜBİTAK ve TÜSEB’in bu alanda çağrıları başlamış durumda. Ayrıca hücreden itibaren ürün geliştirmenin yanı sıra biyoteknoloji alanına girişi hızlandırabilecek teknoloji transferinin desteklenmesini de önemli buluyoruz.
Ar-Ge’ye yönelik belli miktarın üzerinde harcama yapan firmalara pozitif ayrımcılık yapılması da faydalı olacaktır. Başarılı olmamızın anahtarlarından birisi de nitelikli insan gücü. Bu alandaki çalışmalarımız ilerledikçe, iş gücü ihtiyacımız daha net şekilde ortaya çıkıyor.
Üniversitelerimizin sanayiye vereceği en büyük destek nitelikli iş gücünün yetiştirilmesidir. Üniversite-sanayi işbirlikleri tüm dünyada Ar-Ge’nin tetikleyicisi konumunda. Bu alanda ilerlemiş ülkelere baktığımızda katma değerlerin birçoğunun üniversite-sanayi işbirliği ile ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kapsamda, İEİS olarak uzun zamandır bu alandaki işbirliklerinin güçlendirilmesi için yoğun çaba gösteriyoruz. Ar-Ge ve insan kaynakları alanlarında Ankara, Ege, Gazi, Hacettepe, İstanbul ve Marmara Üniversiteleriyle işbirliği protokolleri imzaladık. Gelecek dönemde işbirliklerimize farklı üniversitelerle devam edeceğiz.
Son olarak, ülkemizin Ar-Ge ve biyoteknoloji alanında başarılı olması için son 10 yıldır uygulanmakta olan mali disiplin odaklı ilaç politikalarından vazgeçilerek endüstrimizin dengeli ve sürdürülebilir politikalarla desteklenmesi büyük önem taşıyor. İEİS olarak, sektörümüzün dünyadaki bu dönüşümün gerisinde kalmaması ve ülkemizin ekonomik gereklilikleri açısından, Türkiye’nin biyoteknolojik ilaç alanında başarılı olmasını zorunlu görüyor ve tüm çabamızla bu yöndeki faaliyetleri destekliyoruz.