Makale
LABORATUVAR BİYOGÜVENLİĞİ VE BİYOGÜVENLİK LABORATUVARLARI: GÜVENLİ ÇALIŞMANIN KESİŞEN KÜMELERİ
26 Kasım 2019, Sa
İnsan hareketliliği ile giderek büyük bir köy haline gelmekte olan ve neredeyse ayak basılmamış yer kalmayan dünyamızda, bu hareketliliğin en önemli etkilerinden biri de enfeksiyon etkenlerinin yayılış hızı ve yollarına katkıda bulunmasıdır.
PROF. DR. AYŞEN GARGILI
LABORATUVAR BİYOGÜVENLİĞİ VE BİYOGÜVENLİK LABORATUVARLARI:
GÜVENLİ ÇALIŞMANIN KESİŞEN KÜMELERİ
İnsan hareketliliği ile giderek büyük bir köy haline gelmekte olan ve neredeyse ayak basılmamış yer kalmayan dünyamızda, bu hareketliliğin en önemli etkilerinden biri de enfeksiyon etkenlerinin yayılış hızı ve yollarına katkıda bulunmasıdır. Günümüzde Afrika kıtasında ya da uzak doğu ülkelerinde ortaya çıkan ve insanlar arasında bulaşabilen bir salgın hastalığın Avrupa kıtasına ulaşma süresi günler olarak tahmin edilmektedir. Gerek bu tür salgın etkenleri ile gerekse ülkelerde mevcut ve insan ya da hayvan sağlığı için tehdit oluşturan patojenlerle yapılacak çalışmalarda en kritik nokta uygun biyogüvenlik laboratuvarlarının bulunmasıdır. Risk düzeyleri saptanan patojenler, ancak uygun biyogüvenlik düzeylerine sahip olan laboratuvarlarda çalışılmalıdır.
Patojen ajanlarla çalışma güvenliğinin sağlanmasında önemli prensipler; laboratuvar çalışanlarının ve yakın çevresinin patojene maruz kalma olasılığını önlemek ya da azaltmak (primer güvenlik) ve dış çevreyi potansiyel patojenlerden korumak (seconder güvenlik) şeklinde sıralanabilir. Primer ve sekonder güvenliğin sağlanması, sırasıyla laboratuvar güvenliği ve biyogüvenlik laboratuvarı tanımlarını karşılamaktadır. Laboratuvar çalışanları ve yakın çevrenin korunması, iyi laboratuvar pratiği kurallarının uygulanmasının yanısıra; çalışılan laboratuvarın biyogüvenlik düzeyine uygun eğitim ve pratiğin kazandırılması ile sağlanabilir. Dış çevrenin potansiyel patojenlerden korunması ise laboratuvar binası ve altyapısının dizaynı için gerekli tüm önlemleri tarif eder. Sekonder güvenlik olarak tanımlanan bu kısım; mimari tasarım aşamasından başlayarak çalışma alanlarının, binanın elektrik, su, doğal gaz, biyolojik ve kimyasal arıtma sistemleri gibi altyapıların, uygun biyogüvenlik standartlarına göre dizayn ve tesisini gerektirir.
Mikroorganizmalar için 4 risk grubu belirlenmiştir. Birinci risk grubunda bulunan mikroorganizmalar sağlıklı yetişkin bireylerde herhangi bir hastalığa neden olmayan türlerdir. İkinci risk grubunda bulunan mikroorganizmalar insanlarda ya da hayvanlarda hastalık etkeni olabilir ancak tedavileri mümkündür ve solunum yolu ile bulaşan etkenler değildir. Üçüncü risk grubunda bulunan mikroorganizmalar insan veya hayvanlarda ağır seyreden hastalıkların etkenleridir. Bir kısmının aşısı ya da etyolojik tedavisi bulunur, solunum yolu ile bulaşan bazı etkenler de bu grupta snıflandırılır. En yüksek riskli grup olarak değerlendirilen dördüncü risk grubunda ise insanlarda ölümcül enfeksiyonlara yol açabilen, çok kolay bulaşan, aşısı ya da tedavisi olmayan mikroorganizmalar bulunur. Sıklıkla yapılan bir hata, bu gruplarda bulunan etkenlerin eşdeğer biyogüvenlik düzeylerindeki laboratuvarlarda çalışılmasını önermektir. Oysa mikroorganizmaların risk değerlendirmesi ve laboratuvar biyogüvenlik düzeyleri birbirinden bağımsız ve ayrı tanımlardır.
Mikroorganizmaların risk grupları; bulaşma yolları, hastalık oluşturma kapasiteleri ve yayılışları, dış ortamda yaşama süreleri, infeksiyon oluşturan dozları, tedavi ve aşılarının olup olmaması gibi etkenle ilgili özellikler göz önüne alınarak saptanır. Laboratuvarların biyogüvenlik düzeyleri ise dizaynları, ekipmanları, laboratuvarda uygulanan prosedür ve protokolleri kapsayan bir dizi özellik ile belirlenir. Bir ülkede hastalık etkeni olarak saptanmış olan bir patojen, risk grubu değerlendirmesinde 3. grupta yer alabilir ve biyogüvenlik düzeyi 3 olan bir laboratuvarda çalışılabilir. Ancak aynı patojen, henüz hiç saptanmadığı başka bir ülkede egzotik bir etken olacağı için biyogüvenlik düzeyi 4 olan bir laboratuvarda çalışılması gerekebilir. Özetle, etkenlerin risk grupları ve çalışılacakları laboratuvarların biyogüvenlik düzeyleri her ülkenin kendi durum ve şartlarına göre belirlenmelidir.
Laboratuvarlar için güvenli çalışma ortamı biyogüvenlik ve biyoemniyet eğitim ve uygulamalarının gerçekleştirilmesi ile sağlanabilir. Biyogüvenlik;; laboratuvar çalışanları ve çevresinin biyolojik etkenlere kazara maruz kalmasını önleyen tüm koruma prensip, uygulama ve teknolojileridir. Biyoemniyet ise biyolojik etkenlerin kasıtlı olarak saçılmasını, çalınmasını, yetkisiz kişilerce alınmasını ya da kaybolmasını engellemek üzere kullanılan tüm fiziksel önlemler ve uygulamaları tanımlamaktadır. Laboratuvar güvenliği sisteminde biyogüvenlik ve biyoemniyet, kaza ile kasıtın ayrımında yer alan önemli tanımlardır. Biyoemniyetin sağlanmasında personel güvenilirliğinin sağlanması, iletişim, fiziksel koruma, güvenlik desteği gibi faktörlerin rolü vardır.
Ülkemizdeki biyogüvenlik laboratuvarları ve uygulamaları konusunda yapılmış olan araştırma sonuçlarına göre, yüksek biyogüvenlik düzeyindeki laboratuvarların sayıları artmakla birlikte biyogüvenlik uygulamaları yeterince yaygın değildir. Daha önemlisi, güncel laboratuvar pratiğinde ve fiziki laboratuvar koşullarında biyogüvenlik açısından var olan sorunların farkında olunmamasıdır. Ülkemizdeki mikrobiyoloji laboratuvarlarının ekipman, biyogüvenlik ve analiz kapasitelerini değerlendirmek amacıyla yapılan ve 1000 kadar laboratuvarın katıldığı bir anketin verilerine göre; mekanik pipetleme aygıtları laboratuvarların yalnızca 1/3’ünde mevcuttur. Bu sonuç çoğu laboratuvarda halen ağızla pipetleme yapıldığını göstermektedir.
Mikroinsineratör veya tek kullanımlık öze kullanımı az sayıda laboratuvarda vardır, biyogüvenlik kabini ise her 100 laboratuvarın sadece 7’sinde mevcuttur. Maddi olanaklara bağlı olabilecek bu eksikliklerin yanısıra, biyogüvenlik ve biyoemniyet uygulamaları da benzer şekilde yetersiz görünmektedir. Laboratuvarların önemli bir kısmında giriş sınırlaması yoktur. Personel laboratuvar alanlarını aynı zamanda ofis ve dinlenme amaçları için de kullanmaktadır. Patojenler ile çalışırken eldiven giymenin yaygın olmadığı, laboratuvar önlüklerinin kurum dışına çıkarılarak yıkandığı, tek kullanımlık önlüklerin yaygın olmadığı saptanmıştır. Gerek laboratuvar yöneticileri gerekse çalışanlarının biyogüvenlik ve biyoemniyet eğitimleri yetersizdir. Biyogüvenlik düzeylerinin değerlendirilmesinde ise, en az biyogüvenlik 2 düzeyinde olması gereken laboratuvarların ancak %2’sinin bu standartlara sahip olduğu görülmüştür.
Yapılan ankete göre, laboratuvarların %8’i bazı uygulama veya ekipman sorunları ile biyogüvenlik 1 ve 2 arasında yer almakta, büyük kısmı ise (%90) biyogüvenlik 1 düzeyinde kalmaktadır. Oysa infeksiyon etkenleri ve kan gibi insan kaynaklı materyallerin çalışıldığı bu laboratuvarların en az biyogüvenlik 2 düzeyinde olması gerekmektedir. Başka bir çalışmada, bazı laboratuvar çalışanlarının en az bir kez laboratuvarda çalıştıkları etkenlerden biri ile infekte olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde biyogüvenlik ve biyoemniyet alanında karşı karşıya olunan sorunun boyutları ve standart bir eğitimin gerekliliği sadece bu örneklerle bile ortaya çıkmaktadır.
Güvenli laboratuvar çalışmalarının tüm bu bileşenlerini özetlemek gerekirse; öncelikle biyogüvenlik laboratuvarlarının en doğru şekilde yapılandırılması gerekmektedir. Çalışmalar için doğru biyogüvenlik düzeyinde laboratuvarlar seçilmeli ve infeksiyon etkenlerinin risk değerlendirilmesi etkenin ülkemizdeki durumuna göre yapılmalıdır. Biyogüvenlik ve biyoemniyet konusunda gerekli eğitimlerin verilmesi, doğru ve eksiksiz laboratuvar donanımının oluşturulması da güvenli laboratuvar çalışmalarının en önemli faktörlerinden biridir.
Kaynaklar:
- Aksoy U et al. 2008. Biosafety profile of laboratory workers at three education hospitals in Izmir, Turkey. Mikrobiyol Bul. 42: 469-476.
- Demir C. 2009. Measures which have to be taken concerning biosecurity and biodefence in Turkey. MSc. Thesis, Istanbul University, Institute of Forensic Sciences, Istanbul. 127 pp.
- Gul Y et al. 2013. Eradication of medical waste and zoonotic diseases, biosafety in research laboratories. J Ataturk Univ. Vet. Sci. 8(1):81-96.
- Hayta T. 2015. Hospital Laboratories. MSc. Thesis, Beykent University, Institute of Social Sciences, Istanbul. 201pp.
- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Bulaşici Hastaliklarin İhbari Ve Bildirim Sistemi Standart Tani, Sürveyans Ve Laboratuvar Rehberi (https://www.saglik.gov.tr/TR,11379/bulasici-hastaliklar-ihbari-ve-bildirimi-sistemi-standart-tani-surveyans-ve-laboratuvar-rehberi) Erisim tarihi: 15.11.2019
- Laboratory Biorisk Management Standard CWA 15793 (https://www.uab.cat/doc/CWA15793_2011) Erişim tarihi: 15.11.2019
- Biorisk Management Implementation CWA 16393 (https://www.cdc.gov.tw/Uploads/files/201504/d0feebf2-a92c-46e1-914a-b9d1435bc52f.pdf) Erişim tarihi: 15.11.2019