Makale
Temizodaların Sterilizasyon Validasyonuna Olan Etkisi
29 Kasım 2017, Ça
“Temizodaların ürün biyoyük seviyesinin kontrol edilmesinde yardımcı elemanlar oldukları unutulmamalıdır. Üretim için kalifiye personel ve uygun şartlar sağlanmadıkça temizodalar tek başlarına yetersiz kalacaklardır. Temizodaya işlenmek veya ek bir prosesten geçirilmek üzere giren bir hammadde eğer kirli bir şekilde geldiyse ortamı kontamine etmekten başka bir işe yaramaz. Bu durumda; sonraki süreçlerde o hammaddenin üzerindeki biyoyük sterilizasyon validasyonuna olumsuz etki edecektir veya biyoyükü azaltmak için ekstra iş gücü gerekecektir.”
Alper Sarı
Steril ürün üretimi temelde 2 farklı şekilde gerçekleştirilmektedir. Bunlarda ilk yol aseptik dolum yaparak ürünü pakete girmeden önce steril etmektir. Diğer yol ise terminal sterilizasyon yöntemlerini (buhar, ETO, gama vb.) kullanarak steril etmektir. Ürünün temiz kalması ve sonunda steril edilmesine yönelik birçok üretim sürecinde aşağıdaki temel adımlar izlenir;
- Üretimde temizlik,
- Yıkama,
- Dezenfeksiyon,
- Paketleme,
- Sterilizasyon.
Yukardakilerden sterilizasyon aşaması dışında (sadece aseptik dolum A Class temizodada gerçekleştirilir) neredeyse hepsi özel durumlar haricinde temizodalar içerisinde gerçekleştirilir. Ürünün temizliği veya temiz olarak korunmasına yönelik bu basamaklarda dışardan gelen kirleticilerin önüne geçmek temizodaların varlığı ile sağlanabilir. Yukarda da görülebileceği gibi metotlar değişse dahi sterilizasyon çoğu zaman zincirin nerede ise son halkasıdır. Ancak sterilizasyon sürecinin başarı yüzdesi ve hatta metodun seçimi dahi temizodalar ile doğrudan ilişkilidir.
Dünyada gama sterilizasyonu, etilen oksit sterilizasyonu ve buharlı sterilizasyon metotları geleneksel metot olarak kabul edilmiştir ve kullanılmaktadır. Bunlar dışında geleneksel olmayan hidrojen peroksit, ozon gibi metotlar da kimi firmalarca tercih edilmektedir. Her ne metot kullanılırsa kullanılsın, yöntem valide edilmeli ve sterilizasyon başarısı ispatlanmalıdır. Nasıl valide edileceği standartlarca açıklanmayan yöntemler içinde diğer metotlar örnek alınarak in-house yöntemler geliştirilip validasyon gerçekleştirilmelidir.
Yöntemlerin birçoğunda çalışma biyoyük tayini ile başlamaktadır. Özellikle gama sterilizasyonu kullanılıyorsa doz tayini esnasında biyoyük miktarı kritik bir rol oynar. ISO 11137-2 Sterilization of health care products — Radiation — Part 2: Establishing the sterilization dose standardında tarifleri verilmiş olan Yöntem 1, VDMax15 ve VDMax25 metotlarında bioburden değerine göre bir sınama dozu belirlenir ve bu dozla ışınlanan ürünler üzerinden sterilite analizi gerçekleştirilir. VDMax15 için ortalama biyoyük miktarı 1,5 cfu ve altı olması gerekirken, VDMax25 için ortalama biyoyük miktarı 1000 cfu ve altı şeklindedir. Bu limitler aşıldığında ilgili metotlar kullanılamaz ve başka metotların seçilmesi gerekir. Yöntem 1 içinse üst limit 1.000.000 cfu ortalama biyoyük şeklindedir ki aynı limit etilen oksit içinde kullanılmaktadır. Biyoyük limitleri sadece yöntem belirlenmesinde kullanılmaz. ISO 11137-1 Sterilization of health care products - Radiation - Part 1: Requirements for development, validation and routine control of a sterilization process for medical devices standardının kullanılan yönteme göre periyodik kontrol dönemleri vardır. Bunlar; revalidasyon veya doz denetimi olarak adlandırılır ve sürecin geçerliliğini göstermek için uygulanmalıdır. Bu uygulamalar esnasında biyoyük değerlerinde ciddi dalgalanmalar yaşanması doz denetimi çalışması esnasında olumsuz sonuçlar alma riskini beraberinde getirir ve bu durumda mevcut yöntem veya bir başka yöntemin sil baştan gerçekleştirilmesine yol açar.
Etilen oksit sterilizasyonu için kullanılan ISO 11135 Sterilization of health-care products — Ethylene oxide — Requirements for the development, validation and routine control of a sterilization process for medical devices standardının EK-A bölümünde biyoyük yaklaşımı ile maruziyet süresinin saptanmasına yönelik metot açıklanmaktadır. Biyoyük miktarı yaklaşım sonucunda elde edilecek yok etme zamanını doğrudan etkileyecektir.
Peki sterilizasyon yöntemi neden önemlidir? En yüksek dozdan ışınlayalım, en yük saflıkta ve maruziyet süresinde etilen okside maruz bırakalım, ne olabilir ki?
Bu 2 sorunun cevabı yöntemlerin sahip olduğu dezavantajlarda ve maliyet analizinde saklıdır. Gamada ışınlama miktarı ne kadar uzatılırsa, etilen oksitte gaz yoğunluğu ne kadar artırılırsa ve maruziyet süresi ne kadar uzatılırsa birim maliyet o denli artacaktır. Tüm bunların yanı sıra gama ışınlamasında uzun maruziyet ürünlerde istenmeyen değişimlere (sertlik, renk vb.) yol açabilir, etilen oksitte ise kalıntı miktarı artacaktır. Dolayısı ile maruziyet sürelerini aşağı çekmek gerekmektedir. Bunun içinde daha düşük biyoyük ortalamasına ihtiyaç vardır.
Daha düşük biyoyük ortalaması yakalayabilmek için;
- Temiz ve amaca uygun üretilerek nakliye edilmiş hammadde,
- Amaca uygun bir şekilde dizayn edilmiş, standartlar ve regülasyonlar ile uyumlu inşa edilmiş ve doğru şekilde işletilen bir temizoda,
- Yaptığı işin bilincinde olan ve ürünü kirletmeden çalışmak üzere bilinçlendirilmiş personel gereklidir.
Bu zincirde en önemli halka temizodadır. Çünkü; temiz olan veya temizlenen hammaddenin kirlenmesine engel olacak ve personelin ortamı kirletmesinin olabildiğince önüne geçip, olası kirlenmelerde ortamı temizleyecek olan yegâne birimdir.
Mikroorganizmalar, gözle görülemeyecek küçüklükte, her biri vücudumuzda farklı etkiye sahip mikroskobik canlılardır. Her ne kadar vücudumuzda patojen etki göstermeyen bazı mikroorganizmalar olsa da steril ürünlerin üzerinde canlı organizma istenmez. Ayrıca amaç sadece canlı mikroorganizmadan arınmak değildir. Aynı zamanda öldükten sonra hücre duvarında yer alan endotoksini bulunduğu ortama salan gram negatif bakterilerden de ürünleri uzak tutmak gerekmektedir. Her ne kadar güncel yöntemler ile bu bakterilerin öldürülmesi başarılsa bile saldıkları endotoksin ile insan vücudundan pirojen etkiye sahip olabilirler. Mikroorganizmalar çok küçük ve çok hafif oldukları için bir yerden bir yere kendi kendilerine gidemezler. Ancak bulundukları ortamda yer alan partiküller üzerine tutunmak sureti ile bir yerden bir yere kolaylıkla erişirler. Temizodalar tam bu noktada devreye girerler. HEPA filtreler sayesinde filtre edilmiş olan hava; içerisinde bulunan partiküllerden filtrenin geçirgenliği ile doğru orantılı olacak şekilde arınır. Partikülleri ortamdan uzaklaştırmak, mikroorganizmaların hareketlerini kısıtlayacaktır ve paketlenene kadar açıkta olan ürüne ulaşma riskleri azalacaktır. Tüm bunların yanı sıra her hareketinde çevreye partikül yayan insanların yol açtığı kontaminasyon riskini de olabildiğince ortadan kaldıracaktır. Filtrasyonun yanı sıra temizoda içerisinde sürekli tazelenen hava sayesinde partiküller uluslararası limitler altında kalacak ve pozitif basınç ile komşu mahallerden gelebilecek olası kontaminasyon riskleri ortadan kalkacaktır. Özellikle son temizliği yapıldıktan sonra LAF (laminar air flow) altında paketlemesi yapılan ürünlerin çok düşük biyoyük seviyesine sahip oldukları yapılan çalışmalarda görülmüştür. Aynı ürünü üreten 2 farklı firmadan 1 tanesi ISO 8 alanda ürettiği ürünlerin ortalama biyoyükünden dolayı VDMax25’e göre validasyon yapabilmekte ve rutinde 25 kgy ışınla ürünlerini ışınlatmaktadır. Aynı ürünü üreten rakip firma ise sahip olduğu daha yüksek sınıftaki temizoda ve LAF altında paketleme yaptığı için ortalama biyoyükünün sayesinde VDMax15’e göre validasyon yapmakta ve rutinde 15 kgy ile ürünlerini ışınlatmaktadır. Aynı durum etilen oksit sterilizasyonu esnasında biyoyük yaklaşımı kullanan bir firma için de benzer sonuçlar doğuracaktır.
Son zamanlarda özellikle tıbbi cihaz sektöründe “kontrollü oda” diye bir tanım türemiştir. Aslında bu alan, temizoda inşa etmesi gerekirken bundan farklı sebeplerden dolayı kaçınan ve mevcut duruma uyum sağlamaya çalışanların türettiği bir odadır. Genellikle bu odalara temizoda tulumları ile giriş yapılır ve üretim kontrollü koşullarda yapılıyor denir ancak temizoda olmasını sağlayacak havalandırma, uygun ekipman, duvar, kapı gibi parametreler standartları karşılamamaktadır. Bu gibi odalarda biyoyük temizodalara göre yüksek çıkacaktır. Ancak risk sadece bununla sınırlı kalmaz. Hava bir filtreden geçmeyeceği ve oda içerisinde sürekli tazelenmeyeceği için biyoyük değerleri her daim dalgalı seyreder. Özellikle mevsimsel geçişlerde yüksek pik noktaları görülme riski ortaya çıkacaktır. Bu durum sterilizasyon validasyonu açısından da tehlike arz eder. Biyoyük değerleri validasyon yapılırken elde edilen değerlerin çok çok üzerine çıkabilir. Bu durumda da yukarda bahsettiğimiz gibi mevcut yöntemin devamlılığı tehlikeye girecektir.
Elbette temizodaların ürün biyoyük seviyesinin kontrol edilmesinde yardımcı elemanlar oldukları unutulmamalıdır. Üretim için kalifiye personel ve uygun şartlar sağlanmadıkça temizodalar tek başlarına yetersiz kalacaklardır. Temizodaya işlenmek veya ek bir prosesten geçirilmek üzere giren bir hammadde eğer kirli bir şekilde geldiyse ortamı kontamine etmekten başka bir işe yaramaz. Bu durumda; sonraki süreçlerde o hammaddenin üzerindeki biyoyük sterilizasyon validasyonuna olumsuz etki edecektir veya biyoyükü azaltmak için ekstra iş gücü gerekecektir. Ortamı kontamine edecek şekilde çalışan personeller için de durum farklı olmaz.
Yukarda bahsi geçen problemlerden uzak kalmak ve her zaman doğrusal bir çizgide ilerleyen sterilizasyon validasyonu süreçlerini yürütebilmek adına temizodalara gösterilen itina yüksek tutulmalıdır. Tasarım ve inşa aşamasından başlayarak amaca uygun bir şekilde planlama yapılmalı, sonrasında da iyi bakım ve işletim yöntemleri ile en iyi sonuca ulaşmak hedeflenmelidir.
_______________________________________________
Yazar Hakkında
Alper SARI 1983 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden 2005 yılında mezun olduktan sonra meslek hayatına aynı yıl özel bir klinik laboratuvarda sorumlu olarak başladı. 3 yıllık laboratuvar deneyiminin ardından çalışmalarını validasyon ve kalifikasyon alanına kaydırdı. 2008 yılından bu yana temizodalar, sterilizasyon süreçleri, muhtelif kalifikasyon/validasyon çalışmaları ve laboratuvar analizleri ile ilgilendi. 2014 yılında AYA Validasyon Ambalaj Sterilizasyon A.Ş. firmasının kurucuları arasında yer aldı ve halen şirket bünyesinde Genel Müdür olarak çalışmalarına devam etmektedir.