Dosya
STARTUP YATIRIMLARI
23 Mayıs 2019, Pe
Gelişen teknoloji ve değişen iş yapış stilleri; daha çevik, hızlı büyümeye ve ölçeklenmeye odaklı yeni iş modellerinin doğmasına imkân yarattı. Geleneksel yaklaşıma göre çok daha az kişiyle çok daha büyük katma değer yaratan bu girişimler çoğu zaman milyar dolar değerlemeye kadar ulaştı.
Şirket henüz fikir aşamasındayken ona ilk katkıyı, büyümesi için olan o ilk çekirdek yatırımı sağlayan yatırımcılar ise; hiçbir geleneksel yatırım modelinde benzeri görülemeyecek kadar çok çarpanla şirketlerden çıkış yaptı. Bu hikayelerin sayısının artmasıyla birlikte startup yatırımcılığı ya da yaygın kullanılan ismiyle melek yatırımcılık, iş insanları arasında çok popüler hale geldi. Finansal kaynağın yanı sıra bilgi ve tecrübenin de transferine imkân sağlayan bu yapı, startupların da daha kaliteli büyümelerine fırsat verdi.
Elbette her zaman başarı hikayeleri anlatmak pek mümkün değil. Kurulan her startup’ın 100 tanesinden 90’ı ortalama 2 sene içerisinde şu ya da bu sebepten batıyor. 5 yıllık projeksiyona bakıldığında ise bu oran 94 ile 98 arasında değişiyor. Yani büyük vaatlerin ve başarı hikayelerinin ardında bir o kadar kan, ter, gözyaşı; bir o kadar da başarısızlık var. Bu, girişimcilik kültüründe alışılmış bir şey. O kadar ki, girişimciler; tecrübe ettikleri her başarısızlıktan öğrendiklerini paylaştıkları ve işlerini nasıl batırdıklarını anlattıkları “batırma geceleri” bile düzenliyorlar. Riskin bu kadar yüksek olduğu fakat başarılı olunması halinde de üssel büyüme yaratan böyle bir ortamda, yatırımcıların da bir noktada kendisini koruması gerekiyor. Startup Hukuku tam da bu noktada yatırımcıların imdadına yetişiyor.
Teorik olarak bakıldığında bir startup’a melek yatırımcı olmanın, herhangi bir şirkete hissedar olmaktan hiçbir farkı yok. Fakat bu alanı düzenleyen “Bireysel Katılım Sermayesi Hakkında Yönetmelik” lisanslı yatırımcılara, yatırılan tutarın en az 20.000 TL ve şirketin anonim şirket olduğu hallerde vergi avantajları sağlıyor. Buna göre melek yatırımcılar; devlet desteği almış girişimcilere yaptıkları yatırımlar bakımdan yatırdıkları paranın tamamını, diğer girişimciler bakımından yüzde 75’ini vergi matrahlarından indirebiliyorlar. Böylelikle bu riski büyük oranda elimine etmiş oluyorlar. Lisansı alabilmek için de ya yüksek gelir veya servete sahip olmanız ya da tecrübeli bir yatırımcı olmanız gerekiyor.
Yüksek gelire sahip olmanın ölçütü;lisans almadan önceki son iki sene için yıllık gayrisafi gelirinizin 200.000 TL ve üzerinde olmasını gerektirirken servet ölçütü ise müracaat anında her türlü menkul ve gayrimenkulünüzün toplam değerinin 1.000.000 Türk Lirası ve üzerinde olması şeklinde karşımıza çıkıyor. Bununla beraber tecrübeli bir yatırımcı olmak ise; banka veya finansal kuruluşlarda fon veya portföy yöneticisi olarak çalışma, yıllık cirosu 25.000.000 TL üzeri olan bir şirkette Genel Müdür Yardımcısı ve üstü pozisyonda en az 2 yıllık iş tecrübesine sahip olma ve yurtiçi kuluçka merkezlerinde en az 2 yıllık tecrübeye sahip olup minimum 3 şirkete 20.000 TL üstü yatırım yapmış olma ölçütlerine göre değerlendiriliyor.
Yatırım süreci normal şartlarda Duediligence, niyet mektubu, ortaklık sözleşmesi ve kapanış olmak üzere 4 aşamadan oluşuyor. Duediligence, şirketin hem hukuksal hem de finansal olarak durumunun değerlendirilmesi anlamına geliyor. Bu süreçteşirketin geçmiş sözleşmeleri, verdiği taahhütler, finansal yapısı ve olası riskleri değerlendirilip yatırımcıya raporlanıyor. Böylelikle yatırımcı, yatırım kararını bütün olasılıkları göz önünde bulundurarak vermiş oluyor. Niyet mektubunun ya da yaygın kullanımıyla “termsheet”in ise, görece uzun sürecek olan yatırım sürecinin ilk adımını atmaya yönelik bir evrak olduğunu söylemek mümkün. Bu evrak, yatırım sürecinde temel şartların ortaya konulmasını ve tarafların müzakere sürecinde başka biriyle yatırım iletişiminde bulunmamasını temin etmeyi amaçlıyor.
3. aşamamız olan ortaklık sözleşmesi, girişimci ile sizin aranızdaki tüm ilişki ve süreçlerde başvurulacak olan belge olma özelliğini taşıyor. Girişimcileri tecrübenizle yönlendirebileceğiniz kadar korumacı fakat bununla birlikte onlara da hareket alanı sağlayacağınız kadar iyi hazırlanmış olması gereken bir evrak bu. Bu dengeyi sağlamak için halihazırda kullanılan çok temel mekanizmalar mevcut. Örneğin; imza yetkileri belirli harcama limitleriyle sınırlanarak, girişimcinin yatırım tutarını yatırım planı haricinde harcamasının önüne geçilebiliyor, TagAlong (Etiketleme Hakkı) hakkı ile küçük hissedar olan sizlerin şirketten girişimci ile aynı koşullarda çıkabilmesi sağlanıyor veya rekabet etmeme hükmü ile girişimcinin aynı sektörde yeni bir şirket kurarak başka işler yapması önlenebiliyor. Bunları daha da çeşitlendirmek mümkün. Hal böyle olunca ortaklık sözleşmesi, on sayfa olarak yapılabileceği gibi yüzlerce sayfalık bir dokümana da dönüşebiliyor.
Son olarak kapanış sürecinde, ortaklık sözleşmesinde yer verdiğiniz hükümlerden Türk Hukuku’na uygun olanlarının-daha doğrusu Türk Hukuku’nun izin verdiklerinin- şirket ana sözleşmesine işlenmesi gerçekleştiriliyor. Aslında bu sürece, Türk Hukuku’nda şirket ana sözleşmesine stockoption, vesting, dragalong gibi Amerikan Hukuku temelli hükümlerin dâhil edilememesi sebep oluyor. Bu da tabii ki girişimciliğin Amerika’da doğmuş olması ve sonradan hukukumuza adapte edilmeye çalışılmasından kaynaklanıyor.Tüm bu aşamaların sonrasında, yatırım sürecine bağlı olarak hisse devri ya da sermaye artışları yapılıyor. Sermaye artışları kısmında bahsetmekte fayda gördüğüm bir yer daha mevcut: Emisyon Primi. Hukukumuzdaki ismi ile “Primli Pay” İhracı. Bildiğiniz gibi sermaye artırımında mevcut ortakların hisselerinin oranı, yapılan yatırım sonucunda eriyor. Bunun önüne geçmenin yolu olarak kullanılan Emisyon Primi;startup’lara yapılan yatırımlarda bir yandan yatırımcılara kolaylık sağlarken, bir yandan da girişimcilerin ortaya para koymaması sonucu yaşayacakları olası erimelerin önüne geçilmesini mümkün kılıyor. Bahsettiğim süreçler ve aşamalardan sonra, yine Türk Hukuku’na uygun düştüğü ölçüde sicil işlemleri yapılıyor. Sonunda tüm süreç tekrar gözden geçiriliyor ve kapanış gerçekleşiyor. Tam da bu andan itibaren sizler, o şirketin yatırımcıları olmakla kalmıyor, ortakları haline de geliyorsunuz.
Başarısızlık hikayelerini bir yana bırakacak olursak, yukarıda anlattığımız süreçler ile birlikte artılarını düşündüğümüzde startup yatırımcısı olmak alternatif yatırımlar arasında dönemin en popüleri. Çünkü melek yatırımcılık, yaptığınız yatırımlardan bir ya da birkaçının kendini kanıtlamasıyla birlikte ciddi bir yatırım dönüşü vaat ediyor. Bir de yatırım süreci gerekli startup hukuku süreçlerinden geçirilirse, batma ihtimali yaratan sebeplerin büyük çoğunluğunu sorunsuz atlatma imkânınız oluyor.
Yatırım sayısı ve tutarlarının artarak ekosistemimizin genişlemesi ve daha büyük başarılara imza atılması dileklerimle…
Av. Erdem Mümtaz HACIPAŞAOĞLU
Startup Hukuku Ve Vircon Veri Koruma Kurucu Ortağı