Dosya
YENİ BİR FIRSAT; VÜCUT DIŞI TANI TEKNOLOJİLERİ
02 Ekim 2019, Ça
İnsan vücudundan alınan örneklerin laboratuvarlarda analiz edilmeleri amacı ile dizayn edilmiş reaktif, veya ekipman toplamını InVitro Tıbbi Tanı (IVD) Cihazları olarak tanımlıyoruz.
Hastalık süreci, bu araçların kullanılması yolu ile yapılan tanı ile başlar ve daha sonra tedavi aşamasına geçilir. Teknolojideki gelişmelere paralel olarak gelişmiş IVD araçları sayesinde hekimin hastaya ve hastalığa doğru açıdan yaklaşma oranı gün geçtikçe artmaktadır.
Tanıda kullanılan reaktiflerin ve cihazların pazar açısından değeri, günümüzde ağır sanayi getirileri ile yarışır hale gelmeye başlamıştır. Hızla gelişen, katma değeri görece yüksek olan bu pazarlar kendi ekosistemini yaratmaya başlamış; başta ABD, Avrupa olmak üzere birçok ülkede çok sayıda başarılı firma ulaştıkları cirosal büyüklükler ile yeni yüzyılın biyoteknoloji yüzyılı olduğunu görünür kılmıştır. Özellikle ilaç ve tanı arasındaki mesafenin daralması sayesinde; doğru tanı ile bireye özgü tedavi yaklaşımları, başta kanser olmak üzere tedavisi pahalı olan bazı sağlık sorunlarına önemli ölçüde yararlar sağlamaya başlamıştır.
Ülkemiz de hemen her bölgede çok gelişmiş tanı laboratuvarları hizmeti vermektedir. Sağlık sisteminin büyük oranda devlet tarafından finanse edilmesi, nüfus büyüklüğü ve gelişmiş laboratuvar altyapıları sayesinde global IVD firmaları açısından ilgi çeken hedef pazarlardan biri de Türkiye’dir. Hedef olmanın en büyük yararı global firmaların yeni teknolojileri, hemen uygulanır hale getirmeleri olmuştur. Özellikle moleküler düzeyde kullanılan tanı testleri göz önüne alındığında bölgemizdeki diğer tüm ülkelerden ve hatta bazı Avrupa ülkelerinden çok daha ileri düzeyde olduğumuz söylenebilir.
Türkiye Tıbbi Cihaz Pazarı, Yerli Üretim Sorunları
Espicom 2017 verilerine göre; 2016 yılı toplam pazar büyüklüğü 2,3 milyar dolar olup tıbbi cihaz pazarının toplam sağlık harcamalarının %6,0’sını oluşturduğu görülmüştür. Yerli üretimin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle pazar ihtiyacının %85,1’inin ithalatla karşılandığı görülmektedir. Pazarın büyüklüğü, kendi üreticisini yaratma açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Pazara girişteki en büyük sorun kullanıcıların kendi ülkesindeki üretimlere karşı olan kısmen haklı kuşkularıdır. Kullanıcıların yerli ürüne karşı önyargısız yaklaşımları sektörün gelişmesindeki en önemli basamaklardan biri olacaktır. Ulusal, uluslararası kalite standartlarının zorunlu şekilde uygulanması, bu standartların etkin şekilde denetlenmesi firma-ürün kalitesine belirli bir seviye kazandıracaktır. Ülkemizde tüm bu standartları fazlasıyla karşılayan bir çok Avrupa ülkesini kapsayan ülkeye ihracat yapan firmaların bile hala yeterince iç pazarda yer alamadıklarını görüyoruz. 15 yıldan fazla bir süre moleküler tanı testleri üreten firma olarak gözlemimiz, bu işte en büyük teşvikin kullanıcının olumsuz da olsa ürüne karşı olan objektif tutumu olmuştur.
Global IVD Pazarı, Fırsatlar
Gelişmiş insan kaynakları, laboratuvar altyapısı, kullanıcı teknik bilgi düzeyi, ve içinde bulunulan coğrafya fırsatları düşünüldüğünde önümüzdeki yıllarda IVD sektöründe global düzeyde firmaların ortaya çıkacağını öngörüyoruz. IVD Sektör araştırması yapan birçok firmanın beklentisi aşağıdaki şekilde gösterildiği gibidir. 2024 yılına kadar ortalama büyüme 4,5-6 %arasında olacağı tahmin edilmektedir. Her yıl düzenli büyüme sağlayan sektörde yer almak için henüz çok geç kalınmış değildir.
IVD bölgesel büyüme trendlerine baktığımızda, özellikle nüfus açısından yoğun olan ve jeopolitik önem açısından avantajlı olduğumuz bölgelerin yarattığı fırsatları görebiliriz. Global anlamda ses getirecek markaların oluşması için tüm koşulların lehimize olduğu süreçlerden geçiyoruz. Bu fırsatların değerlendirilmesi için devlet, kullanıcı, girişimci beraber aynı hedefe doğru ilerlemelidir. Sürecin sonunda kazanan ülkemiz olacaktır.
Bir sektör haline gelen IVD alanında artık sadece tüketici ülke olmaktan çıkıp üretici bir ülke haline gelmeye başladık. Henüz devlet tarafından stratejik açıdan önemi yeterince anlaşılmamış olsa da özellikle son 10 yılda başarılı bazı örnek firmalar isimlerinden söz ettirmeye başlamışlardır. Katma değer oranı görece en yüksek alanlardan biri olan IVD sektöründe gelişmiş dünya ile var olan teknoloji farkını kapatmak çok büyük yatırımlar gerektirmemektedir. Akıllı, idealist birçok genç arkadaş son yıllarda kendi firmalarını kurmak suretiyle sektöre atılmışlardır. Bu şirketlerin artık gelişmiş temizoda sistemleri, son teknolojiler ile donatılmış ar-ge laboratuvarları ve oldukça iyi insan kaynakları var. Aralarında çok sayıda ülkeye ihracat yapan, ürün sattıkları ülkelerde global rakipleri karşısında marka olmaya başlayan başarı hikayeleri var. IVD sektörünün artık diğer sektörlerin altında alt başlık olmaktan çıkıp, tanımı devlet düzeyinde yapılması, gelecek stratejilerinin akademi-özel, sektör-devlet tarafından belirlenmesi gerekmektedir.
Ülkemizde son yıllarda sağlık bakanlığı, dernekler, konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları IVD sektörünün gelişmesi için yoğun şekilde toplantılar yapmakta, toplantı sonuçlarını yayımlayarak katkı sağlamaktadırlar.
Bu belgelerden birisi olan Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2017-2021) öneri bölümünde sıralanan çıkarımlar doğru olmakla beraber, uygulamada hala beklenen adımlar atılamamaktadır. Eylem planında belirlenen adımlar atıldığında ithal ürün bağımlılığı yıllar içinde artan oranda azalacaktır.
Tıbbi cihaz sektörünün gelişmesi ve rekabet edebilir seviyelere erişmesi için;
- Ülkemizin orta ve uzun vadede tıbbi cihaz ihtiyaç tespiti yapılarak katma değeri yüksek ve ileri teknoloji ürün grupları başta olmak üzere yerli üretimin desteklenmesi önem arz etmektedir.
- Karar alıcılar tarafından yapılacak etkin bir planlama ve oluşturulacak politikalar ile nitelikli insan gücü yetiştirilmesi için kamu-üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde yeni programlar oluşturulması gerekmektedir.
- İthalatı yapılan tıbbi cihazlara ilişkin ürün güvenliğine yönelik tedbirler artırılmalıdır.
- Tıbbi cihazlarla ilgili satış sonrası hizmet sorumlulukları artırılmalıdır.
- Ülkemizde yerli üretimi mevcut olan tıbbi cihaz ve malzemelerin envanteri çıkarılarak, doğru strateji ve politikalarla, yerli üreticiler özellikle teşvik ve devlet destekleri ile beraber kamu satın alımları aracılığıyla desteklenmeli, böylece dışa bağımlılıkları azaltılmalıdır.
- Tıbbi cihaza yönelik organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.
- Tıbbi cihazlarla ilgili “Tıbbi Cihaz İhracatçı Birliği” oluşturulmalıdır.
- Üretimi kolay ve tüketimi oldukça fazla olan tıbbi sarf malzemelerinin yerli üretimi desteklenmelidir.,
- Sektörün bilinçlendirilmesine yönelik tanıtım, eğitim, bilgilendirme platformları oluşturulmalıdır.
- Piyasa gözetim denetim faaliyetleri etkinleştirilmelidir.
- Sektör ve akademisyenleri bir araya getirecek çalışmalar düzenlenerek bilginin ürüne dönüşmesi sağlanmalıdır.
- Türkiye’nin küresel pazarda özellikle üretim konusunda önemli bir yere sahip olabilmesi için Sanayi İşbirliği Programı (SİP) çerçevesinde uluslararası işbirlikleri artırılarak, yerli üretimde yüksek teknolojili tıbbi cihazlara geçiş süreci hızlandırılmalıdır.
Ülkemizde test laboratuvarlarının uluslararası kabul görmüş standartlara erişmesi sağlanmalı ve akredite test laboratuvarlarının kurulması desteklenmelidir.
ÜMİT FIRAT
IONTEK BIOTECHNOLOGY İŞ GELİŞTİRME MÜDÜRÜ